Saturday, December 10, 2011

Nam-ı diğer "o"







Düşündümm, düşündümm, biraz daha düşündüm vee blogumuzun da ruhuna uygun bir yazı yazmaya karar verdim. Aslında önce kendimden birkaç cümle ile bahsedeyim. Efenim A'nın "o" diye hitap ettiği, yerli yersiz sapladığı eleştiri oklarıyla gaza getirdiği F'yim ben.Bazı noktalarda haklı olduğunu kabul etsem de blogun fikir babalığını üstlenmesine ve bu konuda beni taklitçilikle suçlamasına karşı çıkıyorum. Tek amacım hayatında hevesle başlamış olduğu işlerin yüzde doksanını yarım bırakmış, yüzde beşini de teoriden öteye geçirememiş bir kardeşe yardım elini uzatmaktı..
Gelelim asıl yazımıza. Yukarıda da belirttiğim gibi uzun bir içebakıştan sonra beni rahatsız eden, hayatımı somut sebepler olmaksızın karartan, zaman zaman zehir eden bazı noktaları belirlemeye çalıştım. Sonra farkettim ki istediklerimle sahip olduklarım arasındaki uçurum o kadar derin ve benim enerjim o kadar az ki -bir başka deyişle o kadar üşengecim kii- değil o uçurumu kapatmak, kalkıp mutfaktan bir bardak su almaya mecalim yok. Buraya kadar sorun olmadığına karar verdim, çünkü herkesin kendini yorgun hissettiği anlar olabilir, sorun kendimizi bu ruh haline teslim etmemiz. Çözüm? Çözümü ben de bilmiyorum ama içgüdülerime kulak vererek hayatın bir ucundan tutmaya, tutarken de bunları birileriyle paylaşmaya karar verdim. Paylaşmak aslında sorumluluk hissi uyandırıyor umarım devamını getirir de Maldivler ile Ankara arasındaki mesafeyi kısaltırız.
A'ya en içten sevgilerimle.




No comments: