Sunday, October 25, 2015

IRIS MURDOCH
RÜYA SAKİNLERİ

Iris Murdoch'un sanırım okuduğum üçüncü kitabı Rüya Sakinleri. The Sea The Sea ilk kitabıydı ve İngilizce aslını okuyup hem konuya hem de dilin akıcılığına hayran kalmıştım. 'ı yakınlarda bitirdim. Bu yazıya başlamadan önce Murdoch hakkında yazılanlara kısaca göz attım. Bir okuru her kitabında aynı insanlara yer verdiğini söylemiş. Ben böyle düşünmüyorum aynı hassasiyetleri duyan insanlar olabilir belki ama aynı insanlar değiller kesinlikle. 'la Rüya Sakinleri'nin kahramanlarını birleştiren bir nokta var tabii. "Rüya hali".
Yazar rüyayla, hayata ve insan aldanışına zarif bir gönderme yapıyor. Hayatın bir rüya hali olduğu, ancak ölümün ya da ölümle burun buruna gelmenin bu rüyanın farkına varmamızı sağladığı düşüncesi. Roman pişmanlıklarla dolu, yaşanmamış hayatların bir dökümü. Her kahraman bir noktada durup kendisine hayatını gerçekte neye harcadığı, bunun gerçekten isteyip istemediği şey olduğu ve başka türlü yaşamanın mümkün olup olmadığı sorularını soruyor. İşin acı tarafı da bu noktada bazıları için geriye dönüşün mümkün olmayışı.
Biraz da kader kavramıyla ilgili sorgulamalar da barındırıyor. Kendi seçimimiz var saydığımız, yıllar boyu arkasında durduğumuz ya da peşinde koşturduğumuz şeylerin aslında bir sürüklenişten ibaret olabileceği düşüncesi. Roman kahramanları için gerçeklikle yüzleştikleri noktada onları temelden sarsan bir fark ediş anı bu. Boşu boşuna yaşanmış bir hayat. Ulaşılanların hedefler olduğu ama mutlu etmediği gerçeği. Bu yüzleşme anlarından sonra kendilerini tam anlamıyla sürüklenişe ya da kaderlerine teslim eden kahramanlar da var. Ve işin ilginci mutluluğu iradelerinden vazgeçtikleri noktada buluyorlar.
Ve ölüm tabii ki. Romanın yaşlı Bruno'su, onun hastalığı ve korkularıyla romana taşınan ölüm. Hayatın bir rüya olduğu fikriyle de okuru karşı karşıya getiren o. Hatırlamaya çalıştığı her şey gerçekliğini yitiriyor birbiri arkasınca. Onun için hatalarını telafi etmek, başa dönmek, sadece an'ın var olduğunu anlamak için vakit kalmamış görünüyor. Biz okurlara düşüyor bunların hayatımızdaki yerini sorgulamak. En azından bende bu soruları ve kaygıları su yüzüne çıkarmayı başardı.