Saturday, November 28, 2015

Otomatik Portakal

Sosyal Medya Kitaplığı-1
Jung, iki temel kişilik tipinden biri olan içe dönük kişilik için herkesin beğendiklerini beğenmeme, dönemde popüler olan unsurlara karşı tepeden bakma gibi özellikler sıralar. Bunlar ayrıca çok okunan ya da dile getirilen kitapları da aynı gerekçelerle reddederlermiş. Topluma karşı ayrıksı duruşun, kalabalığı, dışarıyı reddetmenin bir yansıması olarak görüyor bu davranışları Jung. Ben de içe dönük kişiliğe sahip biri olarak bu entelektüel ve ukala tutumuma sonuna kadar bağlı kalmakta sakınca görmüyordum şu ana kadar. Sonra kitapçıları dolaşırken, daha doğrusu halkım neler okuyor diye sağa sola bakınırken Otomatik Portakal'la karşılaştım. Filmini biliyordum, rafta da görünce 'Aaaa Otomatik Portakal'ın kitabı da çıkmış!!!' diye küçük bir çığlık attım:))) Sonra bu kitabın nereden aklıma takıldığını hatırlamaya çalıştım bir yandan da filtre kahve kokusu almaya başladım. Çağrışımlar kitap-filtre kahve ikilisinin en sık görüldüğü yere İnstagram'a kadar götürdü beni. Evet tabii ki, her gün bu ikilinin fotoğrafını görüyordum. 
Kitapla tanışma öyküm bu. Gelelim nelerle karşılaştığıma. İlk sayfaları okurken hissettiğim tek şey mide bulantısı oldu. Hassas bir mideye ve doğuştan yaşlı bir ruha sahip olduğum için bunu hissetmem normaldi sanırım. Şiddet sahnelerini vardır bir hikmeti diyerek okumaya, kitabın alt metnini anlamaya çalıştım. Kötü bir kitap deyip esere çamur atma gibi bir düşüncem yok. Ama egzantrik bir kişilik yaratmakla safi kötülük ve budala magandalık arasında ince bir çizgi olduğunu söylemem de gerekiyor. Trajedinin hemen komediye dönüşme ihtimali gibi. Mütevazı Anlatıcımız karşıt bir tip, bir tür anti-kahraman ama bu onu sıradışı bir roman kahramanı yapacak nitelikler değil. Müzik bilgisine ve sevgisine saygı duymakla birlikte sadece bu yönünün onu başkalaştırdığına inanmak güç. Bu, dövüyor, öldürüyor, tecavüz ediyor ama Beşinci Senfoni'yi seviyor o yüzden siz bu davranışlarını mazur görün deme çabalarını çok da sevmedim. 
Kitaba olan tavrım tam olarak toplumun ahlakını bozucu, kötü kitap, sakın okumayın yaklaşımı değil, yanlış anlaşılmasın. Mesele kahramanın kurgusal anlamdaki inandırıcılığı meselesi. Şimdi kötülük yapan, suç kavramının içini dolduran her şeyi çete arkadaşlarıyla birlikte gerçekleştiren ve yapmacık toplumla karşı karşıya kalan bir ergenimiz var. Bu onun safi kötülük yönü. Burasının kurgulanmasında bir sorun yok. Bir de bu kahramanımızın egzantrik yönü var. O da kendisinden beklenmeyecek derecede -egzantrik bu demek oluyor zaten- klasik müzik tutkusu. İkisi, kahramanı karanlık ve aydınlık yüzü olarak kurgulanmış. Bu tür kahramanlarla okuyucu arasındaki ilişki şöyle gelişir, önce kahramanın karanlık yönüyle tanışır ondan nefret eder bazen de tiksinirsiniz. Sonra yazar onun üzerine örttüğü bu kara perdeyi kaldırır ve 'Bakın burada 'insan' var' der. Sizin de empati kurabileceğiniz, özdeşleşeceğiniz biri vardır orada. Mesafeniz azalır, sevgi bazen de acıma duyarsınız. Kitapla ilgili söylemeye çalıştığım şey bu. Perde kalktığında karşıma çıkan 'insan'ın inandırıcılığı meselesi. Kötü, aksak bir kurgu diyemem ama çok daha iyilerini görmüştüm. Popüler düşmanı eleştirmeniniz bildirdi.
A. 

No comments: